top of page

Sedat ERGİN

  • Yazarın fotoğrafı: Farah Sedefoglu
    Farah Sedefoglu
  • 15 May 2019
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 16 May 2019

HİÇBİR ŞEY OLGULARIN GÜCÜNDEN DAHA KUVVETLİ DEĞİLDİR


Meslek hayatında kırk yılını dolduran araştırmacı gazeteci Sedat Ergin, Doğan Medya binasında Bilgi Üniversitesi İletişim fakültesi öğrencilerinin sorularını yanıtladı.

Gazeteciliğe 1987 yılında Ankara’da Milliyet gazetesi diplomasi muhabiri olarak başlayan Ergin, 32 yıldır Hürriyet gazetesinde köşe yazarı. Aynı gazetede beş yıl genel yayın yönetmenliği de yapan tecrübeli gazeteci, medya dünyasının değişen mülkiyet yapısı nedeniyle bir çok gazetenin şu an aynı çatı altında toplandığını söyledi.


VATANDAŞ GAZETECİLİĞİ


Ergin, “Benim zamanımda sadece İstanbul haberlerinden sorumlu olan yirmi kadar muhabir vardı, şehrin değişik yerlerinden haber yaparlardı. O zaman vatandaş gazeteciliği mefhumu yoktu. 2007 yılında Kadıköy-Üsküdar seferini yapan bir yolcu vapuru iskeleye çarptı, yaralananlar oldu, buna tanıklık eden bir vatandaş cep telefonuyla çektiği görüntüleri bizimle paylaştı, ilk defa vatandaştan gelen görüntüleri bu şekilde kullandık.” dedi.


DARBE İDDiANAMESİ SOMUTTU


15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında araştırma yazılarıyla dikkat çeken Sedat Ergin, yazılarında kaynaklara nasıl ulaştığının sorulması üzerine “Bunun için özel bir çaba sarfetmem gerekmedi, çünkü açık kaynaklardı. Büyük bir bölümü iddianamelerdi. Diğer iddianamelere göre daha somuttu. Cumhuriyet Gazatesi ya da Balyoz iddianamesi gibi değildi. Görsel efekt ve malzemeyle desteklenen iddialardı. Bunların hepsi açık dökümanlar. Ayrıca iddianameler tek başına yeterli değil, aynı zamanda savcılık makamı bir iddianame hazırladığı zaman onunla birlikte delillerin bulunduğu klasörleri de savunmaya vermek durumunda. Bunlar ek klasörler. Biz gazeteciler açısından asıl malzeme ek klasörlerdir, çünkü deliller daha ham haliyle, çıplak bir şekilde bulunur. İddianameler kamuya açık, klasörler avukatlara veriliyor. Bazı savcılıklar bu iddianameleri internet sitelerine de koydu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gibi. Metinlere ulaşmak açısından hiç bir sorun yoktu. Bütün mesele onları okuyup, zaman ayırıp, onları anlamak ve ilişkilendirmek, anlaşılır dilde ifade edebilmekti. 2017 yılında zamanımın büyük bir bölümü dava dosyalarını incelemekle geçti. Bir zaman sonra olayları ilişkilendiriyorsunuz. Belli bir saat diliminde Ankara’da Akıncı Üssünde olan bir gelişmeyle aynı anda Genel Kurmay Karargahında yapılan bir hamle ve o sırada Ankara’da Güvercinlik’te Kara Havacılık Komutanlığından helikopterlerin birden kalkması, bunların aslında hepsine baktığınızda aynı saat dilimi içinde, bir kararın nasıl üç ayrı iddianame içinde dolaştığını görüyorsunuz.


ÇOK SUÇ ÜSTÜ AÇIK DARBE GİRİŞİMİYDİ


15 Temmuz’da bu binaya arka bahçeye helikopter indi, burayı bastılar. Muhabir arkadaşlarımızı yerlere yatırdılar, ciddi çatışma oldu, duvarlarda delikler var, Gazetenin bütün güvenlik kamera kayıtlarında bunlar mevcut, davanın iddianamesinin dosyasında da var. Genel Kurmayda Ana Karargah iddianamesine baktığımızda kamera kayıtları olduğu için Savcılık makamı, sanık olan herkesin o geceki davranışlarını görsel malzemeyle destekleyebiliyor dolayısıyla çok inandırıcı bir iddianame. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın çevirmeni Nato görevlerinde de bulunmuş çok parlak bir Binbaşının ifadesine baktığımızda “patlamalar oldu çok korktum ne olduğunu anlayamadım, odamı kilitledim ve sabaha kadar dışarı çıkmadım” diyen Binbaşının daha sonraki sayfaya baktığınızda, güvenlik kameralarında, üzerine bir çelik yelek geçirmiş, elinde bir uzun namlulu silahla darbecilerle birlikte Genel Kurmay koridolarında nasıl koşar adım gittiğini gösteriyor.”


Fotoğraf Farah Sedefoğlu
Sedat Ergin İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle buluştu.

KLASİK GAZETECİLİK ÖLMEZ


Doğru bilgi ne kadar paylaşılıyorsa insanların haber alma hakkı açısından iyi olduğunu düşünüyorum. Vatandaş gazeteciliği, dijital medyanın, sosyal medyanın genişlemesi sağlıksız bir şey değil. Klasik gazetecilik iyi yapıldığı taktirde her zamankinden fazla ihtiyaç duyulan bir durum. Yalnızca mecralar yani platformlar değişir. Eskiden kağıt üzerindeyken bugün dijitale, sosyal medyaya kayabilir. Bence mecra ikinci planda. Gazeteciliğin özü, haber almak, haberi vermek, doğru yorumlamak,doğru analiz etmek, onu kamuoyu açısından anlaşılır bilgi haline getirmektir. Uzman gazeteciliğin her zamankinden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Yaşadığımız dünya ve toplum daha da karmaşık hale geldikçe, önümüze çıkan sorunlar meseleler daha da arttıkça bunları okuyacak, anlayacak, analiz edecek, kamuoyuna anlamlı, anlaşılır bilgi hale getirecek kimselere ihtiyaç var örneğin YSK kararları açıklandığında bunun gazeteci tarafından doğru yorumlanması gerek. Ayrıca gazetecinin de bu soruların karmaşıklığı karşısında entelektüel seviyelerinin ciddi anlamda gelişmesi gerek. Önemli olan içerik. Nitelikli içeriğe her zaman ihtiyaç var.” dedi.


OLGULAR HÜKMÜNÜ İCRA EDER


Öğrencilerle tecrübelerini paylaşan ve tavsiyelerde bulunan Sedat Ergin “ Hiç bir şey olguların gücünden daha kuvvetli değildir. Olgular. Bir gazeteci olarak peşinden gitmeniz gereken şey doğru olgulardır. Onları koruduğunuz sürece olgular bir şekilde hükmünü icra edecektir ve siz hiç bir zaman yanılmayacaksınız, haklı çıkacaksınızdır. Dolayısıyla bütün gazeteci arkadaşlara söylediğim şey şudur, olguları izleyin peşinden koşun, bazen acı ve sevimsiz olabilir ama gazetecilik bütün gücünü doğru olgulardan alır..“ dedi.



Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page